Hamileliğinizi ilk tespit ettiğiniz andan itibaren başlayacak kontrol ve testler, 9 ay boyunca devam edecektir. Bu konuda özensiz davranmak veya doktorunuzun söylemlerini göz ardı etmek olumsuz sonuçlara yol açabilir.
İçindekiler
Hiçbir şikayeti olmadığı halde anne adayının belli aralıklarla doktor kontrolünden geçmesi hem kendi sağlığı, hem de karnındaki bebeğin sağlığı açısından son derece önemlidir.
Erken hamilelik döneminde yapılan basit bir muayene ve ultrason incelemesi, normal dışı seyreden dış gebelik veya mol gebelik tanısını koymak ve önlem almak için yeterlidir.
Muayenelere erken dönemde başlanmasının amacı, son adet tarihine göre belirlenen hamilelik haftası ile ultrasonografide saptanan hamilelik haftasının birbirine uygun olup olmadığını tespit etmektir.
Doğum Öncesi Muayeneler Ne Sıklıkla Yapılmalıdır?
Herhangi bir risk faktörü olmayan anne adayı şikayeti olmasa bile ideal olarak 28. Gebelik haftasına kadar dörder haftalık, 28-36 haftalar arasında ikişer haftalık aralarla,36. haftadan doğuma kadar haftalık olarak doktor kontrolüne gelmelidir. Herhangi bir risk faktörünün varlığında bu takip şeması tümüyle değişebilir.
Rutin Uygulanan İncelemeler
Pelvik Muayene ve PAP Smear: Hamilelik öncesi dönemde yapılmamışsa, mutlaka yapılır. Genital yerleşimli kitle, enfeksiyon, kanser öncesi lezyonlar ve diğer anormal durumlar ortaya çıkarılır. Muayeneye ultrason ve PAP smear incelemesi de eklenerek değerlendirme tamamlanmış olur.
Sistem Muayeneleri: Genel olarak sindirim, kalp ve dolaşım, üriner sistem, kas ve eklem, ruhsal durum hakkında sorgulama , gerekirse muayenesi yapılır. Normal dışı durumda branş doktoruna yönlendirme yapılır. İlk vizitte gerekli durumlarda meme muayenesi de yapılır.
Tansiyon ve Kilo ölçümü: Her vizitte yapılır. Hastanın kilo ölçümünü sabah aç karına evde yapıp doktoruna bildirmesi daha uygun olur.
Laboratuvar İncelemeleri
Kan Gruplarının Belirlenmesi: Anne adayının kan grubunun Rh(-), baba adayının(Rh+)olması durumunda kan grubu uygunsuzluğundan bahsedilir.
Tam Kan Sayımı: İlk muayenede ve ilerleyen gebelik haftalarında birkaç kez daha kan sayımı yapılır. Gerekli durumlarda daha fazla sayıda yapılabilir. Anne adayının hemoglobin yoğunluğu, hematokrit ve alyuvar sayısı kansızlık olup olmadığını ve kanamayı durdurucu hücrelerin (trombosit) yeterliliği hakkında bilgi verir.
Tam İdrar Tahlili: Hamilelikte en sık başvurulan inceleme budur.
- İdrar yolları enfeksiyonu bulguları saptanabilir.
- Erken gebelik haftalarında aşırı bulantı ve kusmaları olan anne adayının genel beslenme durumu belirlenir. İdrarda aseton çıkışı açlığı işaret eder
- İlerleyen aylarda idrarda protein varlığıyla tansiyon yükselmesi preeklampsi tanısı koydur
- Anne adayının yeterli su içip içmediği değerlendirilir. Yetersiz su içildiğinde idrarın rengi koyulaşır, yoğunluğu artar.
İdrar Kültürü Ve Antibiyogram: Antibiyotiklerin her türlü bakteriye etki etmemesi nedeniyle idrar kültürüyle bakterinin cinsini belirleyerek enfeksiyon tedavisi yapmak daha uygundur.
Kanda Enfeksiyon Tarama Testleri: Kanda toxoplazma, kızamıkçık, sifiliz testleri tercihen gebelik planlandığı dönemde yapılır. Bu üç enfeksiyon türü gebelik sırasında geçirilirse bebekte doğumsal kusurlar yaratabildiğinden hamilelik öncesinde taranması daha uygun olur. Hepatit B ve risk taşıyan anne adaylarına HIV (AİDS hastalığı etkeni) taranmalıdır.
11-14 Hafta Testi(İkili Test): Down sendromu riskinin belirlenmesinde giderek artan sıklıkla uygulanmaya başladı. Ense kalınlığı ve burun kemiği ölçümleri değerlendirilerek yapılır. Risk tahminini daha erken haftalarda yapması ve hassasiyetinin üçlü teste göre daha fazla olması 2000 yılının sonlarından itibaren popularitesini artırdı.
Üçlü Test Ve Dörtlü Test: Hamileliğin 16-18 haftaları arasında anne adayından alınan kandan da çeşitli maddelerin seviyesine bakılarak bebekte down sendromu, trizomi 18 ve nöral tüp defekti riski belirlenir. Tarama testlerinin amacı, tanı koymak değil belli bir hastalık açısından riski yüksek olan kişileri belirlemektir. Yani bir hastalığın esas tanısını koyduracak testin kimlere yapılacağını belirlemektir.
Son yıllarda üçlü testte yapılan hormonlara ek bir hormon daha eklenerek dörtlü test geliştirilmiş ve üçlü testin yerini hızla alacağı düşünülmektedir.
İzmir Genetik – NIPT
NIPT Test, bebeğinizin sağlığını etkileyebilecek kromozom bozukluklarını tespit eden bir ileri genetik analizdir. Gebeliğinizin 10. Haftasından güvenli ve hızlı bir şekilde uygulanabilmektedir. Anne adayının kolundan alınacak bir tüp (7ml) kan örneği ile yapılacak genetik analiz,bebek veya anne için herhangi bir risk oluşturmaz ve diğer girişimsel testlere (amniyosentez veya CVS gibi) ait teknik riskler bertaraf edilmiş olur.
NIPT Test, hem tekil hem de ikiz gebeliklerde güvenle uygulanabilmektedir.
NIPT Test, yumurta donorü ve tüp bebek uygulamalarında sorunsuz çalışmaktadır.
NIPT Test, sonuçları 5-7 iş günü içerisinde doktorunuza bildirilir.
NIPT Testi Kimler Yaptırmalı?
NIPT Test;
- Tekil gebeliklerde anne adayı yaşının 35, ikiz gebeliklerde 32 yaş üzeri olması*,
- Anormal serum tarama sonuçlarının gözlemlenmesi,
- Bebeğinizin gelişimi ve büyümesi ile ilgili şüpheli ultrason bulguları olması,
- Anne veya baba adayının aile geçmişinde herhangi bir genetik rahatsızlık görülmesi durumunda kadın doğum uzmanları tarafından önerilmektedir.
Aşı Uygulaması: Doğum sırasında annenin tetanos mikrobunu alma riski vardır. Bu nedenle gebelikte tetanos aşısının yapılması gerekmektedir. İlk dozu gebeliğin 4. Ayında,2. Dozu bir ay sonra ve 3. dozu ikinci aşıdan 6 ay sonra yapılırsa 5 yıl süresince korunma sağlanmış olur.
Şeker Hastalığı Tarama Testi: Hamilelik şeker hastalığı oluşma riskini artıran bir durumdur. Bu yüzden anne adayları 24-28. Haftalar arasında şeker tarama testine tabi tutulurlar. Bu testte açlık tokluk durumuna bakılmaksızın günün herhangi bir saatinde 50 gr glukoz içirilir ve bir saat sonra kan şekeri ölçümü yapılır. Test yüksek çıkarsa bu kez 100 gr glukozla şeker yüklemesi yapılır.
Kan Biyokimyası: Hamilelik başladığı andan itibaren kan biyokimyasında önemli değişiklikler olur. Bu yüzden anneye açıklama yaparken yanlış yorumlar yapılabilir tercihen karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını kapsayan bu testlerin gebelik öncesi yapılması uygun olur. Kan şekeri ve tiroid bezi işlevini gösteren testleri ihmal etmemek gerekir.
Hamilelikte Ultrasonografi
İlk hamilelik muayenesinde ve tercihen gebeliğin ilk haftalarında yapılan ultrasonografinin önemi büyüktür. Son adet tarihinin( SAT ) doğruluğunu onaylamak, SAT ını bilmeyen anne adayında hamilelik haftasını belirlemek ; dış gebelik, mol gebelik gibi durumları erken dönemde saptamak myom, yumurtalık kisti gibi genital yerleşimli kitleleri ortaya çıkarmak, muhtemel bir çoğul gebeliği saptamak için son derece önemlidir.
Ultrasononografi, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı eğitiminin bir parçasıdır ve her uzman kendi takip ettiği gebesinin USG sini kendisi yapmak ister. Ses dalgaları ile çalıştığı için şu ana kadar USG nin canlı doku üzerine herhangi bir yan etkisi saptanmamıştır. Çoğu doktor her hamilelik muayenesinde USG yapmayı tercih eder. Bu uygulama gerekli ve ülkemizin ekonomik koşullarında her zaman mümkün olmamakla beraber gebeliğin 19-23. Haftalar arasında bir kez mutlaka ayrıntılı ultrasonografi incelemesi yapılması önemlidir.
Normal dışı hamilelik durumlarının belirlenebilmesi, yaşamla bağdaşmayan doğum kusurlarının saptanabilmesi, bebeğin gelişiminin ve iyilik halinin izlenebilmesi, hamileliğin takibini değiştirebilecek ve doğum şekline yön verebilecek bilgilerin edinilebilmesi, normal doğuma imkan vermeyen plasentanın önde gelmesinin saptanması gibi anne adayının ve bebeğin sağlığına önemli katkılarda bulunması nedeniyle USG ve hamilelik birbirinden ayrılmaz bir ikili haline gelmiş durumdadır.
Hamilelikte Yapılan İleri İncelemeler
Doppler Testi: Rahimden bebeğin sonuna, buradan da bebeğe kan götüren yapıların 20-24 haftalar arasında incelenmesiyle ilerleyen gebelik haftalarında preeklampsi, intrauterin gelişme geriliği, plasentanın rahimden erken ayrılması ve bebeğin rahim içinde aniden ölmesi gibi normal olmayan durumları ortaya çıkararak risk altında olan anne adayı grubunu belirlemek için uygulanır. Önerilen bu tarama testinde 20. Haftadan itibaren her iki uterin arter (ana atar damar) kan akımları doppler cihazıyla ölçülür.
Girişimsel Tanı Testleri: Bebekte özellikle kromozom kusuru şüphesi varlığında ve diğer bazı durumlarda tanıyı doğrulamak amacıyla uygulanan yöntemlerdir. En sık uygulanan amniyosentezdir.
Amniosentez: Anne adayının karın cildinden girilen bir iğne ile rahime ve buradan da bebeğin içinde yüzdüğü amnios sıvısına ulaşılması ve buradan sıvı alınması işlemine verilen isimdir.
Koryon Villus Biyopsisi: Hamileliğin erken dönemlerinde vaginal veya abdominal yoldan bebeğe ait villus adı verilen yapılardan biyopsi alınması işlemidir. Kromozom anomalisi tanısında kullanılır.
Kordosentez: Hamileliğin 15-17 haftalarından itibaren anne adayının karnından bir iğneyle bebek kordonuna ulaşılması ve kan alınması işlemidir. Genellikle amniosentez için geç kalınmış vakalarda hızlı kromozom kusuru tanısı için kullanılır. Ayrıca bebeğin kan ve metabolizma hastalıklarının enfeksiyonlarının erken tanısında, kan uyuşmazlığı olgularında, bebeğin kansızlık durumunun değerlendirilmesinde kullanılır.
Fetal Ekokardiyografi: 2. Düzey USG bebekte kalp kusuru şüphesi olduğu durumlarda veya kalp kusuru oluşma riski( örn: annenin diyabetik olması ) yüksek olduğunda 22. Haftadan sonra uygulanan özel bir USG şeklidir.
Bebeğin İyilik Halini Değerlendiren Testler
Bu testler bebek henüz doğmadan iyi durumda olup olmadığını araştırmak için uygulanan testlerdir.
Non-Stress Test: Bebeğin kalp atışlarının seyrini ve bebek hareketleriyle olan ilişkisini temel alarak bebeğin sıkıntıda olup olmadığını belirleyen bir testtir. Genellikle haftalık uygulanmakla beraber gün geçmesi, preeklampsi, amnion sıvı volümünün azalması, rahim içi gelişme geriliği olan durumlarda üç günde bir, suların erken gelmesi durumunda günlük olarak uygulanır. Biyofizikal profil de değerlendirmeye eklenir.
Anne Tarafından Bebeğin Hareketlerinin İzlenmesi: Bebeğin iyiliği hakkında bilgi verir. Kuvvetli hareketler bebeğin iyilik halinin, zayıf hareketler sıkıntıda olduğunun, hareket olmaması bebek kaybının işareti olabilir. Annenin tok, istirahatte olduğu saatlerde bebek hareketleri artar. Gebeliğin sonlarına doğru bebeğin hareketleri azalır, bebek zamanın çoğunu uykuda geçirir.
Yeni Geliştirilen İncelemeler
Dört Boyutlu Ultrason: Son yıllarda geliştirilmiş çalışma prensibi normal USG ile aynı olan bir ultrasonografi türüdür.
Sosyal Medyada Paylaş:
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Bazı gebelerde hiç görülmezken, bazılarında serumla beslenmeyi gerektirecek kadar cid…
Devamını OkuDoğumdan sonraki 6 haftalık ( 40 günlük ) bir süreçtir. Bu dönemde kadın vücudunda ol…
Devamını Oku